top of page

BOŞLUK

  • Yazarın fotoğrafı: İmre
    İmre
  • 21 Haz 2021
  • 2 dakikada okunur

“Varlıkta hiçliğin sızabileceği en ufak bir boşluk, en ufak bir çatlak yoktur.

Hiçlik, varlığı bağrında taşır.”

Jean-Paul Sartre



Hissizsizlik mi? Cisimsizlik mi? Zahirde mi boşluk, batında mı?

 

Görmediğimiz, göremediklerimiz mi boşluk, maddede ve manada dolduramadığımız gönlümüz mü? 


Ya hiçlik? Boşluk mudur? Boşluk var mıdır? Boşluk sandığımız nedir? 


Bu dünya boyutundaki varsıl zihnimiz sadece görebildiklerimizle aklımızı sınırlıyor. Görünen ile çerçeveliyor zihin, varlığı. Ya asıl boşluksa çerçevelenen? 


Yani gördüklerimizin dış çerçevesi aslen boşluğun çerçeveleri ise ve biz bir gün bir algıda, negatif film gibi tam tersini görür de var sandığımızın aslında boşluk, boşluk sandığımızın varlık olduğunu hayretle görürsek?  

Yadaaa daha da farklı bir boyut bakışıyla ontolojik yapının tamamının bir dalga, boşluksuz rengarenk bir okyanus gibi sonsuz bir akış olduğunu görür ise gönül gözü, madde erir, madde format değiştirir ya da zaten olduğu formatı biz görür isek?   


Doğru bildiklerimiz eğri, bilmediklerimiz dosdoğru ise?  


Mesela kokular? Göremeyiz dokunamayız ama hissederiz. O tanımlayamadığımız boşluk algısında müthiş bir yer kaplayarak burun deliklerimizden girer ve hem beynimizi hem yüreğimizi besler. Boşlukta yer kapladığı molekül boyutu, kokunun varlığı göremesek de boşluğu varsıl yapmaz mı? Göremeyiz dokunamayız ama vardır ve şahitlik ederiz kokuya.  


Keza Burnumuzun içinde boş dediğimiz alan yaşamın tam merkezi değilmidir oysa? Bize emanet edilen en kıymetli nefes o burun boşluğunda varlığını sürdürmez mi? Bize en yakın en içimizdeki boş alan. Burun deliği çeperlerinin sınırladığı gizemli dünya.  


ree

Sesler. Bir pazar sabahının sessizliğine uyandığınızda olmayana tanıklık edersiniz. Sonra bir kuş sesi, bir kırlangıç çığlığı  sessizlik boşluğunu dolduruverir. Bu kez duyma duyusudur  boşluk ile varlık arasına dolan ses ile uyarılan. Boşluk anlam kazanır. Sessizlik diye tanımlanan an, varlıksal büyülü bir ses ile dolar. Ses doluluğu benliğe boyutsal hali anımsatır. 


Her harfin arası boşluk mu örneğin, her kelimenin. Yoksa varlığın gözükmesi  bu boşluklarla mı var? Boşluk sandığımız boyut, aslında  varlığın var olması için olması gereken belki de. Boş diye tanımladığımız alanlar olmasa çerçeveli varlığın anlamı olabilir miydi?





Doluluk tanımlabilir miydi? Tıpkı ışıksızlığa karanlık,  güneşsizliğe gece deyişimiz gibi. İnsan anlağının kanıta olan ihtiyacı aslında olmadığını sandığı boşluk  varsıla bağlı.


Bilim bugün Evrenin %90 ının boşluk %10 nun madde olduğunu söylüyor. Madde boşluk ile tutunuyor evrene ancak. Boş sandığımız alan ile varlık can buluyor belki de.  


Yüreğim boş deriz değilmi aşk yoksa. Sevgili yoksa. Yanılsamayı çözemeyiz. Yürek doludur sevgi ile aslında boş olan tamamlanma tatminsizliğidir. Aşk Bir eyler çünkü.  Önce benlikten senliğe akar. Sadece aşkından ibaret bir evrendir. Varlık alemine en sıkı tutunduran aşk, aynı zamanda hiçliğe giden de ağrılı taşlı yolun ta kendisidir.


Benlik içindeki boşluğu sevginin gücü ve büyüleyiciliği ile değil nefsin talepleri ile doldurduğunda yaşadığı aynı boşluğa düşmekten ötesi olmayabilir. Veya o tamamlanmışlığa ermek boşluğu sonsuzluğa yollayabilir. Zahiri de batını de ne boşluk kalır  ne varsıllık.  

Varlığa yüklediğimiz anlamın dahi içi boşluk. 

Boşluk, varlığı var eden doluluk oysa. 

Boşluk yok ise? Veyahut her şey boşluktan ibaretse.  

 
 
 

Yorumlar


bottom of page