MADDE VE MANA
- İmre
- 20 Haz 2021
- 3 dakikada okunur
“Hakikat uçurumun dibindedir. “
Demokritos
İnsan özünde ve yaratılışında, ihtimal madde ve manayı ayırmayacak kadar Öz’le bir idi. Demokritos’un varlığa madde anlamını yüklemesi ile madde manadan koptu belki de. Ve ardından insanlar yüzlerce yıldır bir lanet gibi bunu birlemeye, anlamaya, çözmeye çalışarak insan olma yolculuğunu sürdürüyor.
Son derece basit bir açıklama ile maddenin içinde mananın varlığını bilmek ve görmek bizi ilk yaratılışımıza götürecek cevap.
İnsan inançsızlığından mı bilgesizliğinden mi bilinmez bilimi yaratılışının ötesine koymaya çalışarak yıllarını geçirdi. Zihin görece ispata odaklandı. Bu da maddedeki manayı, bilim ile bulma ve anlama yolunu açtı. Yüzyıllarca süren bir savaş da böylece başladı ve sürmekte. Mana ilimciler, madde bilimcilerin kimi önünü kesmeye çalıştı, kimi onları anlamaya. Mana ilimcileri, sorgusuzca inanmanın öğrenmekten kolay yol olduğu ve insanları düşünmekten alıkoyduğu gerçeğini kullanarak, insanlığı bilimden uzaklaşır kıldılar. Din bilimciler sunettulallah dedi geçti. Her şeyi yaratan Allah deyip mana ya yükledir ve bilimi dışladılar. Felsefesine varmayanlar ise madde boyutunda bilimi geliştirip ilahi yaratımı yadsıdı. Doğa kanunlarını yaratımın gücü varsaydılar. Bilim öyle ileriye gidiyor ki artık pek çok biyolog, fizikçi, astrofizikçi, “bilmeme makamına” geldi. Açıklaya açıklaya, çöze çöze geldikleri madde altı boyutlarda tanrı parçacığı boyutu bilim adamlarını yeniden felsefeye yöneltir hale geliyor. Açıklanmayana varıyor bilim ve çekinmeden “bilmiyoruz” demeye başladılar. Bu elbette ki kolay kabul edilebilir bir anlak değil. Ancak Uluslararası bilim camiası her geçen gün bilmeme eşiğine yol aldıklarını ifade ediyor. Belki de yakın gelecekte o eşik te aşılacak ve öğrenilebilecek varlık ötesi boyut yeni bir bilinmez eşiğine dek çözülecek. Sonrası yine soru işareti.
Bilincin gelişimi ve açılımı bizi manadan maddeye taşıdı. Madde boyutu yeniden mana boyutuna doğru yol alıyor. Bu aşamada da madde ve mananın ayrı değil aynı olduğunu anlama ve hazmetme süreci başlıyor. Belki de insanlık binlerce yıldır olmadığı kadar madde ve manayı birleme sürecine girdi. Unuttuğunu hatırlama boyutuna bir adım daha yaklaşıyor olabilir.
İnsan düşüncesine ineni maddeye dönüştürdü. Uçan canlılar uçabilecek maddeyi yapma bilgisini açtı insan bilincinde. Düşünce varlık buldu. Yarattığı tüm maddesellerin bir hayalden düşünceden çıktığını bildiğimize göre mananın maddeye dönüştüğü gerçeğini yadsıyamayız. Düşüncemiz duyguya, duygumuz, eyleme eylem, maddeye dönüştü. Maddenin en içine o manayı yerleştirerek aslında bize üflenen ruhu bizde maddeyle paylaştık. Ürettiğimiz her şeyin içine doğadan bir şey koyduk. Yaratımın kendisini insan eli yaratımının içine kattık. Yaratılışın nefesini her yere taşıyor, her an şahit oluyor ama fark etmiyoruz.
varlığın özü
Yemeğe oturduğumuzda oturduğumuz masanın bir ağaçtan, koltuğun pamuktan, çatalın çelikten ve yediğimiz her şeyin Öz’den geldiğini ayrımsayarak seyredersek manayı maddede daha çok görmeye, hissetmeye başlayabiliriz. Biyolojinin sihrini varlık felsefesi ile okumaya başladığımızda düşeceğimiz hayret maddenin içindeki olağanüstü yaratımı da bize gösterecektir.
Merak, ilgi ve birazda sorgu 350 milyon yıllık hücre yapılarının ve entropiye yenik düşüp yok olan milyonlarca organizmanın, canlının seyri bizi ister istemez her an her yerde manayı aramaya itecektir. Cansız hiçbir şey yoktur.

Dağ yada kalem hepsinin içinde varlığın özünden moleküler yapılar, kuantlar, kuaraklar mevcuttur. İradi halleri ise yaratım amaçlarından ibarettir. Düşünmüyor olmak külli iradeden yoksunluk anlamına gelemez. Herhangi bir bitki yada virüs yaşam amacı çerçevesinde terkibini mükemmel yerine getirir. Evren içindeki akışı ve hayatı devam ettirtecek tüm yaratım nedenini süreçte ve sonuçta gerçekleştirir. Sorgulama iradesinde olan tek canlı insan ise yaratımı dışında hareket eden ve gözü, gönlü örtülü hareketli varlıklara dönüşmüş binlerce yıldır. Yaşam alanından kopmuş özünden uzaklaşmış sadece.
Negatifle beslenen, yaşam amacından ziyade nefsani olana odaklanan, nefsani olanı izleyerek dahi kendi özünden kopan insan maddede manayı görmek şöyle dursun her şeyi madde olarak algılamaya başlamış durumda.
Madde manadan ayrı değil mana maddenin tam içinde. Maddedeki manayı görebilmeyi başardığımızda maddenin de form değiştirdiğini ve içindeki varoluşsal sebepleri sevebileceğiz. Ayrımsama kalmayacak ve negatife hizmet eden madde hiç form değiştirmeden manaya hizmet eder hale dönüşebilecek.
Bunun da tek yolu kalple hissedip görebilmekte. Dokunmakta, koklamakta, duymakta ve görebilmekte. Beş duyumuz madde dünya için değil mana dünya için de ayakta. Ama zihnen görüp kalp ile bakmaz, beyin ile dokunup kalp ile sevişmez, kulağımızla duyup kalpten işitmez, kokuyu duyup geçer içimize işletmez isek duyularımızda sadece maddeye esir kalır manayı da din adamlarının işi sanır.
Kalbini tüm maddede görerek manaya kapı açılıyor. Her yaratı varlıksal dünyada mana dünyanın izdüşümünden başka bir şey değil. Kalbindeki örtü kalktığında göreceğin ne madde ne manadır.
Tek ve bir olan sevgi deryasının hayreti, muhteşemliği ve sınırsızlığıdır.


Yorumlar